Kayıtlar

Mart, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir canlı ölürse dünyası da ölür.

Resim
Canlı için dünya; ana rahminde geçen süreyi saymazsak doğumla birlikte başlar. Algılayabildiği erişebildiği alan onun dünyasıdır.İnsan için aile ,okul ,iş ortamı dünyasını oluşturur.Diğer canlı ve cansız tabir edilen nesneler de zaman içinde hayatımıza girer ve izlerini bırakarak çıkarlar.İşte bu zaman diliminde yapılacak en iyi eylem barış içinde başkalarının hak larını gasp etmeden bir yaşam sürmektir.Hayvanlar dahi aç kalmazlarsa daha önce yedikleri hayvanlara saldırmıyor.Eskiden avladığı hayvanın önüne atılan yiyeceği kapıp kaçıyor.En vahşi yaratık olan insan ise hiçbir canlının yapmadığı işkenceleri gözünü kırpmadan yapmaya halen devam ediyor.Bir canlıyı katledenin ,bir dünyayı yok ettiğini fark etmeden.

Mimar Sinan İstanbul'a su getirdi. Susuz evde öldü.

İstanbul fetihten sonra göç alarak büyüyünce su ihtiyacı artmıştı.Su fiyatının da artması sonucu zamanın padişahı Kanuni Sultan Süleyman Mimarbaşı Sinan Ağa'yı çağırarak İstanbul'a su getirmenin mümkün olup olmadığını sorar , Sinan Ağa mümkün olduğunu ancak ağır bir hesap getireceğini söyler. Padişah hesabı sorunca da altın keselerini uç uca dizmek şartıyla İstanbul'a su geleceğini belirtir. Kanuni su gelsin de keseleri uç uca değil yanyana dizerim der. Mimar Sinan derhal işe başlar ve Çekmece'den Beşiktaş'a kadar bütün su havzalarını tetkik ettikten sonra gerekli çalışmaları yaparak şehire suyu getirir. Su sayıları kırkı bulan çeşmelerle şehire verilir.Bu kadar masrafla getirilen suyu korumak için çeşmelere lüle adı verilen musluklar takılır.  Padişah bu konuda bir de ferman yayınlar "İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır . Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice ,yer altından evine su bağlatmayacaktır ". Fermana rağmen Kanuni Mimar Sinan&