Nasırsız Eller

Bu hafta çıktığım arazi işlerinden birinde cuma namazı vakti bir köy kahvesınde oturuyoruz. Hoş beş derken her köyde olan tiplerden çenesi bol laf yapan 50-55 yaşlarında bir köylü, benimle beraber gelenlerden "almancı" lafını duydu.
-Olmaz , almancı denmez, almancı demek hem Almanya'dan dışlanmış , hem de Türkiye' den dışlanmış insan demektir. Almancı diyeceğine Almanyalı deyin diye bir sav ortaya attı.

Sonra konu o köyün kenarından defalarca geçipte oraya uğramamaya , bilmemeye dayandı. Bu sefer de ben köyü tanımadığımı ama bir vesileyle gelip köy kahvesinde oturup çevreyi tanıdığımız söyledim.

Bu sefer vatandaş burada yarım saattir oturuyoruz da kimse çay söylemedi , ne biçim bir köy bu diye anlatırsınız dedi ve çayları söyledi.

Sonra başladı ellerimi incelemeye ve sordu . Sen ne iş yapıyorsun , ne maaş alıyorsun .
Ben de söyledim . Bende 300 dönüm tarla var . Onu sana vereyim , Sen bana her yıl yıllık maaşını ver dedi. Ben de tereddüt ettim. Aslında hemen olur demek lazımdı. ÇÜnkü daha sonra düşündüğümde mantıklı geldi. Daha karlı bir iş.

Nasırlı el ile nasırsız el farkını anlatamadım bir türlü, nasıl anlatayım ki, o zaten ön yargısını oluşturmuş. Beden kuvvetiyle yapılan işten anlıyor. Beyin kuvvetini anlamıyor. Fikirlerin gerçeğe dönüşmesi için düşünen kişiller de gerekli olduğunu idrak edemiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edirne Mis Sabun Heykeli

ÇEVREMİZ SANAT ESERLERİ İLE DOLU